17 Aralık 2017 Pazar

Washington DC Seyahati

  Yazın son haftası ailemle beraber Washington DC'ye gittim. Baş kente varınca ilk dikkatimi çeken şey dikili taş ve beraberinde gelen yem yeşil parktı. Parkın hemen bitişinde ise Amerikan Kongre Binası bulunuyordu.
    Bu seyahatte en çok dikkatimi çeken şey Beyaz Saray'dı. Girişindeki büyük avizesi ve göz kamaştıran beyaz rengiyle ev çok güzeldi. Evin kapısının önünde ve çatısının hemen üstünde silahlı askerler duruyordu.
   Kongre binasını da dışarıdan inceledikten sonra kongre binasının yapısıyla Beyaz Saray'dan daha ilgi çekici olduğuna karar verdim.
   Parkın sağı ve solunda birçok müze ve sanat galerisi mevcuttu. Buranın diğer şehirlerdeki müzelerden farkı ise müzelerinin tamamının ücretsiz olmasıydı. En çok ilgimi çeken müze uzay ve havacılık müzesiydi. Müzenin içinde insanlığın ilk havacılık deneyimlerinden uzaydaki en son teknolojik gelişmelere olan süreç hem anlatılıyordu hem de bu cihazlardan örnekler sergileniyordu.
   Washington DC'ye tekrar gitmek isterim çünkü daha çok keşfedilecek yerler ve müzeler var.
 

Notre-Dame Bazilikası

    Fransa'nın Lyon şehrinde bulunan Notre-Dame Bazilikasını gezdim. Bazilika, uzun dikdörtgen vitraylarla çevriliydi. Bu vitraylar barok tarzını yansıtıyordu. Hemen girişin sağında duvara taşlarla döşenmiş büyük bir resim vardı. Bazilikanın tavanında ise çok fazla kemerler kullanılmıştı.
   Yeşil renginin baskın olduğu bu bazilika diğer bazilikalara kıyasla çok daha büyüktü. Alt katı bile vardı. Tavanın çok yüksek olması da ayrı ilgimi çekti.
   Bana göre kesinlikle görülüp gezilmesi gereken bir yer. Tek sıkıntı içerisinin çok kalabalık olması.

Annecy Noel Pazarı

   10 Aralık Pazar günü Fransa'da "Annecy" adlı bir köye gittim. Köy, ortasında bulunan "Thiou" nehri tarafından yarıya bölünmüş gibi duruyordu. Nehrin iki tarafında küçük tahtadan yapılmış tezgahlı kulübeler vardı. Bu kulübelerde genellikle ağaç süsleri, tüylü bereler, çikolatalı sıcak atıştırmalıklar ve şekilli mumlar satılıyordu. Her kulübenin tepesine müşterilerin yağmurdan ıslanmasını engellemek için monte edilmiş düz tahtalar vardı. Kulübelerin ön kısmı ise çam ağacı ışıklarıyla süslenmişti.
  Nehrin kenarlarında insanın içini ısıtan, sevimli, kırmızı tenteli restoranlar vardı. Bu restoranlardan birinde fondü yedim. Açıkçası çok beğenmedim. Ağız tadıma uygun değildi.
 Buraya eğer bir daha gelecek olursam kesinlikle çok daha kalın giyinip gelirim. 

CERN

   8-10 Aralık tarihleri arasında Fransa-İsviçre sınırına, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'ne gittim. CERN, İkinci Dünya Savaşı sonunda Avrupa'daki bilim adamlarının toplanması sayesinde ortaya çıkmıştır. Bu araştırma merkezindeki en büyük buluş Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'dır. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ile CERN bilim adamları atom altı parçacakları incelemeyi başarmışlardır.
  CERN'ün birden fazla Fransa ve İsviçre'de kurulmuş olan binası vardır. Bu binaların çoğu çarpıştırıcıları kontrol edip, etrafa yayılan parçacıkların resimlerini çekmek üzerine kurulmuştur.
  Araştırma merkezine vardığımızda CERN rehberimiz bize Büyük Hadron Çarpıştırıcısı hakkında genel bilgiler verdi. Çarpıştırıcının 27km olması beni çok şaşırttı. Rehber, protonların bir paket halinde tutulması için boruların etrafına bir sürü mıknatıslar yerleştirildiğini söyledi. Beni en çok etkileyen bilgi ise çarpıştırıcının protonları ışık hızının %99'u kadar hızlandırabildiğiydi.
  Ana binayı gezdikten sonra protonların çarpışma bölgelerinden biri olan "Atlas" makinesinin binasına gittik. Orada bizi başka bir rehber karşıladı. Bize kendisinin atom altı parçacıklarının enerjilerini bulduğunu ve bunu nasıl yaptığını anlattı.
  Makineyi yakından görmek çok isterdim fakat fazla radyasyon yüzünden bizi aşağı indirmediler.
  Buradan edindiğim bilgiler benim için çok kıymetli. Hayatım boyunca unutmayacağım.

Rock Days İstanbul

   15 Ekim Pazar günü çok yakın bir arkadaşımla birlikte Sarıyer'de düzenlenen Rock Days konserine gittim. Konser alanı Belgrad Ormanı'nın iç kısmında sevimli bir mekanda kurulmuştu. Etrafın ağaçlarla çevrili olması insanı çok başka bir yerdeymiş gibi hissettiriyordu.
   Hemen girişte yemek tezgahları kuruluydu. Bu tezgahlarda bir sürü yemek çeşidi mevcuttu. Konser başlamadan arkadaşımla oradan döner dürüm yiyerek karnımızı doyurduk.
  Konser dört gibi "Sufle" adlı bir grupla başladı. Ardından "Kurban", "Manga", ve "Duman" grupları sahnede yer aldı.
  Konseri etrafa yerleştirilmiş olan mavi minderlerin üstünde oturarak dinledik ve çok keyifliydi. Herkes şarkıları hep bir ağızdan söylüyor, sağa sola hafif bir şekilde sallanıp müziğe ayak uyduruyorlardı.
   Kısacası, bu konserden çok memnun kaldım. Tekrar yapılacak olsa yine giderim. Tek sıkıntı Sarıyer'in bana çok uzak olması.
  

22 Mayıs 2017 Pazartesi

Dulwich College

   Londra'ya olan seyahatimde Dulwich Koleji'ne bir günlüğüne uğradım. Okul eski bir binaya yapıldığından dolayı giriş kapısı demirden işlemelerden yapılmıştı. Girişin hemen sağında ise çok büyük bir bahçesi vardı burada öğrenci yurdunda kalanlar beyzbol ile vakitlerini geçiriyorlardı. Okulun dış dizaynı ise tuğlalardan yapılmıştı ve önde ortada büyük bir cam vardı. Ana binanın yanında olan başka bir bina ise öğrenci yurdu olarak kullanılıyordu. Koridor erkekler ve kızlar yurdu olmak üzere ikiyi ayrılıyordu. Odalar maksimum iki kişilik olduğundan dolayı küçüktü. Yurdun karşısındaki binada ise kocaman bir yemekhane vardı. Yemekhaneden çok salona benzeyen bu yer çok güzel tasarlanmıştı.
  Kısacası, okulu çok beğendim. Bahçesi gidip görülecek bir yer.

21 Mayıs 2017 Pazar

TEDxYouth Eyüboğlu

   TEDx kulübü olarak bir cumartesi günü Eyüboğlu okulunda düzenlenen TEDx etkinliğine katıldık. Bu etkinliğin konusu ise bir fikrin her şeyi değiştirebileceğiydi. Beni en çok etkileyen konuşmacı kör öğrenciydi. Önüne gelen bütün engelleri aşmasıyla Türkiye'de IB diplomasını alan ilk kör öğrenci olmasını ve bütün bunları nasıl başardığını anlattı. Bu konuşmacı, bir hedefin üzerine yılmadan gidersek o hedefi hayal olmaktan çıkarabiliriz fikrini vurguladı.
   Okulun bahçesi balonlarla süslenmişti. Bahçede canlı müzik ve çeşitli etkinlikler yer aldı. Burada sıkılmam imkansızdı. Organizasyonu yapanlar her şeyi düşünmüş olmalı.
  Kısacası bütün konuşmacılar harika iş çıkardı. Hepsini tebrik ediyorum. İlerde daha fazla TEDx etkinliklerine katılacağım.

Las Vegas Otelleri

Los Angeles'ta birkaç gün kaldıktan sonra kiraladığımız arabayla yaklaşık beş saatte çölün ortasında olan Las Vegas'a vardık. Çölün ortasında olmasına rağmen etrafta bol palmiye ağaçları vardı. Otellerin kendine has temaları dış dizaynlarından kolayca anlaşılıyordu. Bizim kaldığımız otel ise Venedik temalıydı. Girişi bir saraydan farksızdı. Alışveriş kısmının ortasından ise bir nehir geçiyordu ve özel kayıkları vardı. Belirli bir ücret karşılığında tıpkı Venedik'te olduğu gibi bir görevli sizi nehrin başından sonuna kadar gezdirebiliyordu. Her otel birbirine köprülerle bağlıydı böylece diğer otelleri gezmek daha kolay oluyordu. Mesela "The Mirage" adındaki otelin tropik bir dizaynı vardı ve ortasında renkli bir atlıkarınca dönüyordu. "The Mirage" yani serap adını gayet iyi yansıtıyordu adeta bir cennet gibiydi hakkaten. Ayrıca otellerin her akşam düzenlediği Las Vegas şovları vardı. Biribirinden farklı ünlü isimleri buradan izlemek daha bir heyecanlı oluyor çünkü buradaki ortam çok farklı.

Kral Arthur: Kılıç Efsanesi

   19 Mayıs Cuma Günü "Kral Arthur: Kılıç Efsanesi" adında bir filme gittim. Film Arthur'un küçükken babasının amcası tarafından vahşice öldürüp mirası çalmasıyla başlar. Arthur'u kurtarmak adına tekneyle başka bir bölgeye yollayan babası özel güçlere sahip olan Excalibur kılıcı ile kendini öldürür, bütün vücudu taşlaşır ve böylece Excalibur yıllarca oradan tek varisi gelene kadar çıkartılamaz. Bu arada Arthur'un amcası hüküm sürüp herkesi öldürürken Arthur başka kişiler tarafından büyütülür ve arkadaşı George tarafından dövüş teknikleri öğrenir. Excalibur'a sahip olup "yeni doğan kral" olarak anılan Arthur'u öldürmek isteyen amca etraftaki bütün erkekleri toplaması için askerlerine emir verir ve şans eseri Arthur'u yakalalamayı başarır. Kılıcı çeken Arthur, kılıcın gücünden dolayı bayılır ve amcasının eline düşer.
   Arthur'dan sonsuza dek kurtulup kral olmaya devam etmek istediğinden amca onun için özel bir ölüm töreni düzenleyip bütün halkın önünde aşağılar. Arthur tam öldürülecekken onu destekleyen bir grup belirir ve onu bu kaostan kurtarır.
   Bu grubun desteği ile Arthur kılıçla bütünleşmeyi öğrenir, amcasını öldürür ve kral olur.
   Filmi çok beğendiğimi söyleyemem. Her şey çok çabuk gelişti ve araya çok alakasız sahneler girdi. Tek beğendiğim şey yaptıkları animasyonlardı sanırım.

Yetersiz Bakiye

   19 Mayıs Cuma günü ailemle "Yetersiz Bakiye" adında bir tiyatroya gittim. Tiyatro borç batağına giren Melek ve Sadi'nin para kazanmak adına verdikleri çaba ile ilgiliydi. Odalarını kiraya veren çift Ayferay adında genç bir dansçıyı evlerinde ağırlamaya başlar fakat bu Melek'in hoşuna gitmez. Ayferay'ın çılgınlıklarıyla uğraşan çift bir yandan da Sadi'den 40.000 lirasını geri almak için gelen Taner ile uğraşmaya başlar. İşleri tam yoluna koymaya başlamışken Taner'in eve gelmesi Sadi'yi çok korkutur fakat bütün olay Taner'in Ayferay'a aşık olmasıyla değişir. Taner Sadi'ye Ayferay'la arasını yapması gerektiğini söyler bunun sonucunda ise 40.000 lirasını almayacağını vurgular. Sadi'nin ikisini oturma odasında yalnız bırakmasıyla ikili kaynaşır ve hemen evlenmeye karar verirler.
   Tiyatroyu genel olarak beğendim ama ikinci kısmı gereksiz uzun buldum. Eğer komedi bir tiyatro arıyorsanız "Yetersiz Bakiye" gitmeniz gereken tiyatrolardan biridir.

10 Şubat 2017 Cuma

9 Şubat 2017

  Bugün TEDx'e bir misafir geldi. Kendisinin konuşma ajansından olduğunu söyledi ve genellikle iyi bir konuşmacıda olması gereken önemli özelliklerden bahsetti. Konuşmayı beğendim çünkü bana ilham verip kendime güvenimi arttırdı. Daha önce duymadığım bu işin neden varolduğunu ve işlerini nasıl gerçekleştirdiğini öğrenme fırsatım da oldu. Kısacası bugün bana pek çok şey kattı.

9 Şubat 2017 Perşembe

7 Şubat 2017

   Bugünün çok yorucu geçmesine rağmen şimdi İngilizce hocamın bize verdiği yeni kelimelerin anlamlarını çalışıyorum. Otuz sekiz kelime olması biraz beni sıksa da cuma günü bunlardan quiz olacağım gerçeği değişmiyor.
  Biraz sonra ise İngilizce kitabını bitirmeye çalışıcam. Umarım bugün bitirmeyi başarırım.. Bugünlük bu kadar.

6 Şubat 2017

  Uzun bir aradan sonra okulun ilk ve en sıkıcı günüydü. Sabah saat altıda kalktıktan ve kahvaltımı ettikten sonra servisim ile okula yedi kırk civarı vardım. Sınıfın ışıkları her zamanki gibi kapalıydı çünkü herkes içerde uyukluyordu. Onlar uyumakta haklıydı aslında. Okul için fazla erken uyanıyorduk.
  Törenin ardından İspanyolca dersi başladı ve uzun bir tatilden sonra ders yapmanın çok zor olduğunu farkettim.
  Öğle teneffüsünden hemen önce ise Beden Dersi vardı. Basketbolu bilmediğimden dolayı yaptığımız etkinlikler kolay gelmedi. Kısacası günüm sıradandı.

8 Şubat 2017 Çarşamba

Dilekçe


08/02/2017

Sev Amerikan Koleji Müdürlüğüne,

Velisi bulunduğum 9C sınıfının 289 numaralı öğrencisi Aleyna Aldıkaçtı, hastalığı nedeni ile 9 Şubat 2017 Perşembe Günü Beden Dersine girmeyecektir. Gereğinin yapılmasını talep ediyorum.

İmza 
Merve Aldıkaçtı

7 Şubat 2017 Salı

Sineklerin Tanrısı


   Jack, Roger ve onların taraftarları, küçüklerin bir tür tanrı gibi algıladıkları anne ve babalarının yerine geçer. Gücün uygulayıcısı hâline dönüşürler. İlkin oyunlar yoluyla sonra da gerçek öldürmeyi içeren av eylemleri gerçekleştirirler. Jack, Roger ve onların tarafını tutan diğer çocuklar kendilerini mutlak gücün sahibi ve diğerlerinin üstünde bir ırkmış gibi tanrısal bir konuma taşırlar. Kendi ellerinin altında can çekişen domuzların (hatta Domuzcuk’un bile) acılarını dehşet verici bir zevk içinde seyrederler. İlkel toplumlara özgü naralar ve esrimeli çığlıklar atarlar. 


   İkizlerin, iyi konumdan kötülüğe geçişi, insan doğasının bir yansımasıdır. Güçsüz olan, kendini koruma güdüsü ile güçlünün yanında yer almayı seçer. İkizler, içlerindeki iyiliğin yansımasını başlarda gösterirler. Ancak, çatışma sonrasında, derin bilinçleri, onların hayatta kalmaları konusunda harekete geçirir. Onların davranışı, daha evrensel düzeyde, diktatörlüğün nasıl kurulduğunun da göstergesidir. Geniş halk kitleleri, baş edemeyecekleri güç karşısında kendi köşelerine çekilir. Güç ve iktidarın emirlerini uygulamaya başlar. Hatta belirli bir aşamadan sonra, kendileri de zorbanın isteklerinin birer vasıtasına dönüşür. Daha da vahimi, kendilerini ispatlamak amacıyla, kurulan diktatörlüğün pekişmesini sağlar. Zamanla kendileri de birer baskı mekanizmalarına dönüşür ve farklı olanı / zayıfı / muhalifi kendileri yok etmeye girişir. 

   Jack, diğer çocuklara ilginç ve eğlenceli gelen başka bir eyleme girer; gizem ve çekicilik yaratmak için kendi yüzünü boyayarak mistik bir boyut kazanır. Kısa süre içerisinde, Jack’in üstünlüğünün bir göstergesi olan yüz boyama davranışı çok yaygınlaşır. Yüzünü boyayan çocuklar birbirinden ayırt edilemez hâle gelir. Simgesel anlamda, çocukların birbirinden ayırt edilemeyecek duruma gelmesi, yeni kurulan sistemde tek tipleşmeyi de anlatır. Bu durum, yavaşça kabilenin kimliksizleştirilen (ve daha önceki yaşamlarından elde ettikleri değerleri kaybeden) çocukların, bir zorbalık düzeninde sorgulamadan itaatkâr bireylere dönüşümünü gösterir

Kaynakça: AŞKAROĞLU, Vedi. "SİNEKLERİN TANRISI: İNSAN ÖZÜNÜN VE DİKTATÖRLÜK ÇAĞININ ANLATISI." Journal of World of Turks/Zeitschrift für die Welt der Türken 8.1 (2016). 

5 Şubat 2017

   Sabah erken kalkıp kahvaltımı ettim ve "Passengers" filmi için öğlen bir buçuğa bilet aldım. Filmi izleyeceğim salonun önünde arkadaşlarımla buluştuktan sonra beraber salona girip filmi izledik. Filme girmeden önce çok büyük umutlarım vardı açıkçası fakat film beklediğim gibi çıkmadı. Bilim kurgu ikinci plana atılmıştı. Kısacası, film sadece uzayda geçen bir aşktan ibaretti. Film bitince arkadaşlarıma filmi nasıl bulduklarını sordum onlar da benimle aynı fikirdeydi. Herkesin fikrini aldıktan sonra salondan ayrıldık ve çin restoranında gittik. Suşi çok sevmediğim halde arkadaşlarımın isteği üzerine bir tane denemeye karar verdim. Tadı düşündüğümden çok daha güzeldi. Ön yargımı kırdığıma göre artık sık sık tüketebilirim suşiyi.

5 Şubat 2017 Pazar

Günlük Nedir?

Bir kimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü anlayışlarını, düşüncelerini, üstüne tarih atarak kaleme aldığı kısa yazılara “günlük” veya “günce” denir.
Günlüğün özellikleri şunlardır:
  • Günlükler ne gün yazıldığını belirtmek için tarih atılan, çoğu zaman her günün sonunda o gün olup bitenin sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar, değerlendirmeler yapıldığı yazılardır.
  • Günlükler her gün yazıldığı için kısadır.
  • Bu yazılar yazarının yaşamından izler taşır. Bu bakımdan günlükler içten ve sevecendir.
  • Okuyucular dikkate alınmadan yazılan günlükler, özeldir.
  • Duyguların, düşüncelerin yoğun olduğu anlarda sıcağı sıcağına yazılan günlüklerin anlatımı geliştirmede önemli bir yararı vardır.
  • Günlükler bir deftere yazılabileceği gibi daha kullanışlı olması bakımından bir ajandaya da yazılabilir.
Kaynakça: http://www.edebiyatogretmeni.org/gunluk-gunce/

Blog Nedir?



Blog, insanların öğrendiklerini, bildiklerini, paylaşmak istediklerini yazdığı web tabanlı bir sistemdir. 
  • Kişisel bloglar:Bunlar, acemilik yada profesyonellik fark etmeden yazı yazılan,bilgi paylaşımı yapılan araçlardır.
  • Kurumsal Bloglar:Şirket hakkında akademik, güncel, tanıtıcı duyuruların yapıldığı, kimi zaman toplantıların, kimi zaman yarışmaların duyurulduğu platformlardır.
  • Kazanç amaçlı tanıtım blogları:Bu olayı reklam çöplüğü veya konu dağınıklı olarak algılamayın.Tek konu üzerinde isim duyurmanız gerekmekte. Ayrıca Mert Erkal’ın (İngilizce blogu ile bu profesyonel blogculukta adını duyurmuş Türk blogger) sitesine’de bakmanızda çok büyük fayda var.
  • Profesyonel Konu blogları: Bir işin,konunun vs.. uzman kişisi veya kişileri toplanmış ve demişler ki biz öyle bir blog yazacağız ki, hem bilgilerimizle başkalarını aydınlatacağız, hem de adımızı duyuracağız. Örnek verecek olursak Erhan Yakut ve gönüllü takımın yazdığı Yakuter..
  • Hayran kitle blogları:En azında iyi bir içerikle yaptığı işten onlarca kat daha fazla gelir sağlayacak bloglar. Eğer menejerseniz veya hayranı bol olan kişiler ile konuşma, röportaj alabilme yeteneğiniz var ise ilk önce ek işiniz olur sonrada medya ofisiniz..
  • Haber blogları:Aslında portal sistemleri ile yapılırsa çok daha iyi oluyor. Fakat blog altyapısı ile yapmaktan zevk alanlar için yorum yok.İster genel,ister konu üzerine güncel haberler yayınlanan bloglar.
  • Ansiklopedik bloglar:İçerisinde neredeyse her bilginin köküne değinen, bir wiki makalesi benzeri yazılan bloglardır. Türkçe olarak bu işi yapan İyzi.net bir örnektir.

Kaynakça: http://erkanyuksel91.blogcu.com/blog-cesitleri-ve-kisisel-bir-blog-nasil-olusturulur/12398200

18 Ocak 2017 Çarşamba

Kod Adı: Kelebek

Merhaba ben Kelebek. 19 Mart 2001'de doğdum. İlkokul ve ortaokul yıllarımı Üsküdar SEV'de tamamladım. Şimdi ise liseye devam etmekteyim. Beni ben yapan şeylerden birkaç tanesini söylemek gerekirse resim çizmekten hoşlanmam, video oyunlarını sevmem, Japon kültürüne ilgi duymam ve bol bol seyahatlere gitmem bunlardan birkaç tanesidir. Hayatımı inişli çıkışlı olarak tanımlasam da sorunlarımın üstesinden gelmem ve bunlardan ders çıkartmam buraya yazacak ilhamımı şekillendirmiştir. Yazmak benim için her zaman gerçek dünyadan bir süreliğine uzaklaşmak için bir neden oldu. Umarım yazdıklarımı beğenir ve beni desteklersiniz. Hoşgeldiniz.